MART 2024

Allah kimseye yaşatmasın bunu… twitter.com/i/web/status/1…

About 11 months ago

Mart 2024
P S Ç P C C P
« Haz    
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
25262728293031
GÜNLÜK NOTLAR

 

 

 

 

 

 

 

böyle bakınca “kendi”nden daha kör edici ne var?

böyle durunca “kendi”nden daha felç edici kim var?

cem mumcu

S. : Cem bey merhaba. Umarım bu mesajım size ulaşır. Kitap yazmayı çok istiyorum. Kendime de güveniyorum, becerebilirim. Bu konuda sizden yardım almak istiyorum. Okuyanus ’ ta yazar olmak için ne yapmam gerekir ? Belirli bir ücret ödememiz gerekir mi? (Bazı yayınevleri basım parası istiyor onun için sordum) Anladığım kadarıyla hani çok fazla edebi yazmak gerekmiyor. Açıkçası öyle de yazamam zaten. Ama okunacak bir kitap yazabilirim. Şimdiden ilginize çok teşekkür ederim. İyi akşamlar dilerim.

Cem Mumcu: Okuyan Us bir matbaa değil S… bey. Yayınevleri söylediğinizin aksine yazarlarına telif öderler. Ama bir yayıneviyle de sizin kurduğunuz cinsten bir iletişim kurulmaz. Bir metnin kitap olup olmaması başka birşeydir; edebi olup olmadığı tamamen başka bir konudur. Salatalık yetişitrme konusunda yazılmış bir kitap da kitaptır. Yayınlanmaya değer olup olmadığı önemlidir bir metnin. Ama ortada yazdığı bir metin, dosya vs olmadan “Anladığım kadarıyla hani çok fazla edebi yazmak gerekmiyor.” gibi bir saptamayla; “okunacak bir kitap yazabilirim” diye bir yayınevinin genel yayın yönetmenine daha da önemlisi bir yazara mesaj atmak nasıl birşeydir anlamış değilim doğrusu. Şimdilerde sizin gibi “yazar” olmak için yazanlara hizmet eden selfpublishing diye bir durum (!?) oluştu. Bunlara yayınevi diyemeyeceğim ama parasını veren herkesin kitabını “yapıyor”lar. Onlardan birine aynı mesajı atarsanız olumlu bir yanıt almamanız için hiçbir neden yok. Çünkü onlara göre siz bir yazar değil bir müşterisiniz. İnsanlar yazdıkları için yazar olurlar; yazar olmak için yazmazlar.

Saygılarımla

cem mumcu

Love=discomfort zone=learning

çağın hastalıklı “cool”luk modasının aptal aparatlarından biri için terim denemesi: Hiyerarşik komiklik. Bir şeye yukarıdan bakarak komiklik üretmek ya da o şeyin üzerinde olmanın ifadesi ile edinilen narsisistik beslenme aygıtı. Birey “cool”luğa dayalı varoluşunu ayakta tutmak için sürekli aşağılarda malzeme arar. Olumlayacağı şeylerden beslenemez. Aklı fikri dalga geçecek alt(?) malzeme bulmaktadır artık. Üst ve altı “üst” ve “alt” diye tarif eden aslında yine kendisidir. Bu tür komikliğe yazılı olarak “ahahahaha” biçiminde karşılık veren de benzer beslenme gösterenlerdir.

 

Bir saat kadar once instagrama düşen bir fotoğraftan sonra iyiden iyiye düşünmeye başladım. Fazla bir şey söylemeden sizin de düşünmenizi istiyorum. Konuyu bilimsel bir zeminde de ortaya koyup ayrıntılandırmak niyetinde değilim. Ama bu konuya eğilmek hatta belki de bir araştırma yapmak sanırım çok önemli ve neredeyse şart görünüyor. Okuyanlara Histrionik Kişilik sorununu anlatmak yerine herkesin anlayacağı biçimde okunabilecek olduğunu düşündüğüm son derece basit bir tanımı wikipediadan kopyalayacağım:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Histrionik_ki%C5%9Filik_bozuklu%C4%9Fu 

“Başkalarının ilgi ve muhabbetlerini çekebildikleri sürece canlı, neşeli, şevk dolu ve cilveli veya çapkındır. Kendileri grubun odağı olduğu sürece ilişkileri kuvvetlidir. Cinsel anlamda uygunsuz provakatif davranışlar sergileyebilir, duygularını etkileyici tarzda dışavururlar. Bunun yanısıra egosantrizm, kendine düşkünlük, sürekli takdir arzusu ve ihtiyaçlarına ulaşmak için sürekli psikolojik manipülasyonda bulunurlar.

Bu kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler kendi kişisel durumlarını gerçekçi olarak değerlendiremezler ve karşılaştıkları güçlükleri abartma ve dramatize etme eğilimi sergilerler. Kolayca sıkıldıklarından çok sık iş değiştirebilirler ve hayalkırıklığı sorunu yaşarlar. Yenilik ve heyecan arzularından dolayı kendilerini tehlikeli durumlara sokarlar. Bu unsurlar onların daha büyük depresyona girmelerine sebep olabilir.

Şu belirtiler görülür:

  • Teşhirci davranış.
  • Sürekli tatmin veya onay arayışı.
  • Duyguların aşırı gösterilerek dramatize edilmesi. Örneğin yeni tanıştığı biriyle kucaklaşmak veya acıklı bir filmde kontrolsüzce ağlamak.
  • Eleştiri veya onaylanmamaya karşı aşırı duyarlılık.
  • Kişiliğinden gurur duyma, değişime karşı isteksizlik ve herhangi bir değişimi tehdit olarak algılama.
  • Uygunsuz şekilde kışkırtıcı davranış veya görünüm sergilemek.
  • Somatik belirtileri kullanarak dikkati üzerine çekmeye çalışmak.
  • İlgi merkezi olma ihtiyacı.
  • Hayal kırıklıklarına karşı düşük tolerans.
  • Ani kararlar almak.
  • Duygusal hallerin hızlı değişimi. Bu haller başkalarına yüzeysel veya abartılı olarak görünebilir.
  • İlişkilerin gerçekte olduğundan daha içten olması gerektiğine inanmak.”

 

Şimdi sizden sosyal medyanın  yukarıdaki örüntüyle bağlantılarını kendinizin düşünmenizi isteyeceğim. Söyleyeceklerim şimdilik bu kadar sanırım.