NİSAN 2024

Allah kimseye yaşatmasın bunu… twitter.com/i/web/status/1…

Last year

Ağustos 2012
P S Ç P C C P
« Tem   Eyl »
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
Gün: 11 Ağustos 2012

Şöyle bir şey yapalım mı? “Sorsak Ne İyi Olur Soruları” diye bir laf edelim. Alt alta benim aklıma gelenleri yazayım. Dileyenler soruları, sorularını düşünsünler, altına eklesinler; daha da ileri gidip kimisi de bana yazsın. Belki sonra bazılarına cevap da yazarız. Ama aslolan cevapları değil. Ana mesele: “keşke sorsak, niye sormuyoruz?” Çünkü birileri hep bize soru sormayı değil, sormadığımız soruların sonuçlarına çözüm aramayı dayattı. Değişmek isteyenler hemen çözümü aramaya yöneltildiler.

Hadi başlayalım:

Birine öfkelendiğimizde aslında “ne” ye öfkeli olduğumuzu sorsak.

Birine öfkelendiğimizde aslında “niye” öfkeli olduğumuzu sorsak.

Yaptığımız eylemlerin ne kadarını gerçekten hissettiklerimiz ve düşündüklerimiz nedeniyle yaptığımızı sorsak.

Yaptıklarımızın ne kadarını “-e göre” yaptığımızı sorsak.

Ve yine en çok “ne”ye göre yaptığımızı sorsak.

“Kim”e göre yaptığımızı sorsak.

“Kim” dediğimizin aslında kim olduğunu bir daha sorsak.

Yapmadıklarımızı da niye yapamadığımızı sorsak.

Yapmadıklarımızın ne kadarını aslında yapamadığımızı sorsak.

Kendi değerimizi neden kendimize değil başkalarına biçtirdiğimizi sorsak.

Başkalarına biçtirdiğimiz için kendi değerimize neden ulaşamadığımızı sorsak.

Başkalarını değersiz kılarak kendimizi neden değerli hissettiğimizi sorsak.

Onlara eklediğimiz eksinin bize nasıl olup da artı olarak eklendiğini sandığımızı sorsak.

Korktuklarımıza bakıp aslında neden ve “ne”yden korktuğumuzu sorsak.

Arzularımıza bakıp aslında “ne”yi, niye arzuladığımızı sorsak.

Neden saklandığımızı ve “ne”yden saklandığımızı sorsak.

Neden soyunduğumuzu ve “ne”ye soyunduğumuzu sorsak.

Neden bu marka otomobil kullandığımızı veya o markayı arzu ettiğimizi sorsak.

Aslında kim olmak istediğimizi sorsak.

Neden “O” olmak istediğimizi sorsak.

Olmak istediğimize uygun yolda mı ilerliyoruz, diye sorsak.

Olmak istediğimize uygun araçlar mı kullanıyoruz, diye sorsak.

Olmak istediğimiz yere giden bir yola koyulmuş muyuz acaba, diye sorsak.

Değişsin istediğimiz şeylerin niye değişmelerini istediğimizi sorsak.

Onların ne kadarının asıl istediğimiz şeye ulaşmamız için gerekli olduğunu sorsak.

Başımıza gelenlerin neden geldiğini sorsak.

Neden bizim başımıza geldiğini sorsak.

Başımıza aslında ne geldiğini sorsak.

Başımıza mı geliyor, biz mi başımızı oraya götürüyoruz diye sorsak.

“Baş”ımız nerede diye sorsak.

Beklentilerimizi neden bekliyoruz diye sorsak.

Onlar mı bize gelir, biz mi onlara gitmeliyiz diye sorsak.

Boşluklardan, beklemelerden, sessizlikten neden rahatsız olduğumuzu sorsak.

Boşluklar olmadan doluluk olabilir mi diye sorsak.

Öteki diye tarif edip dışladıklarımıza, nefret ettiklerimize bakıp aslında neden öyle hissettiğimize baksak.

Onlara neden “onlar” dediğimizi sorsak.

Onları “onlar” yapanın kim olduğunu sorsak.

Ve o “kim”in ne kadarının kendimiz olduğunu sorsak.

Yedi ölümcül günahtan hangisini en çok işlediğimizi kendimize sorsak.

Yedi ölümcül günahtan toplum olarak en çok hangisi ile derdimiz olduğunu sorsak.

Günah dediğimiz şeyin aslında kime karşı işlenen bir şey olduğunu sorsak.

Eğer Allah’a veya başka bir şeye inanıyorsak onu neden sevmek yerine ondan korktuğumuzu sorsak.

O denli yüce bulduğumuz şeyin nasıl bizim günahlarımızla azalıp, bizim sevaplarımızla çoğalacağını sandığımızı sorsak.

İbadet ediyor ya da sevap işlemeye gayret gösteriyorsak aslında bunu ne için, kim için yaptığımızı sorsak.

Normal ne diye sorsak.

Anormal ne diye sorsak.

Bunların tanımlarını, tanımlayıcılarını, zaman içindeki değişimlerinin nedenlerini sorsak.

Neden hem kayıptan hem de kaybetme özgürlüğümüzü kaybetmekten korktuğumuzu sorsak.

Neden hem birlikte uyanmak istediğimiz birini arayıp hem de onu bulmaktan korktuğumuzu sorsak.

Neden taahhütten, söz vermekten, vaad etmekten bu kadar korktuğumuzu sorsak.

Bunların aslında ne anlama geldiğini sorsak. (ah bunu bir sorsak)

Neden hem bağlanmak isteyip hem de bağlanma ihtimalinden korkup kaçtığımızı sorsak.

Niye yaşadığımızı sorsak.

Nasıl yaşadığımızı sorsak.

Nasıl ölmek istediğimizi sorsak.

Neden ölümden korktuğumuzu sorsak.

Neden hem “son”lardan hem de sonun olmamasından korktuğumuzu sorsak.

Neden hep diğerlerine bakarken soru sorduğumuzu sorsak.

Belki de en çok niye kendimize soru sormadığımızı sorsak.

Bu yazıyı okurken, çözüm önerisi olmadığı için neden rahatsız olduğumuzu sorsak.

 

cem mumcu